17 Mayıs 2011 Salı

günlük yazmak ne kadar da zormuş. yazmaya başlarken hiç böyle olacağını tahmin etmemiştim. kendime söyleyecek ne kadar da çok şeyim varmış. hangisinden başlasam bilemiyorum. gün içinde beni etkileyen olaylar mı, gördüğüm insanlar mı, şahit olduğum diyaloglar mı, hangisinden bahsetmek gerekiyor, bilemiyorum...
bugün hiç tanımadığım bir kız ben metrobüsteyken, o boş metrobüsü beklerken gülümseyerek selam verdi. şaşırdım, ben de gayrı ihtiyarı gülümsedim ama bütün beyin kıvrımları elimde sıkarcasına zorladım hafızamı, hatırlayamadım. en fazla bizim fakultedendir diye bir yorum yapabildim. sonra bu hoşuma gitti, o kızı görür müyüm diye düşünmedim o an. hoşuma gitti çünkü çok samimi geldi. zorunda olduğu için değil içinden geldiği için gülümsemiş selam vermişti. belki yarın görücem o kızı, ama bu sefer ben gayrı samimi bi şekilde ona selam vericem. sırıtmakla gülümsemek arası bir yüz ifadesiyle onu gördüğümde, kımıldatmakla öne eğmek arasında bi hareketle başımla selam vereceğim. neden mi çünkü bugün bana doğal, içten bi gülümsemeyle selam vermişti. bunu karşılıksız bırakamam diye düşünüp, içimden gelmeden selam vereceğim. ne kadar da iç acıtıcı bir durum benim için. bakalım yarın ola hayrola.


     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder